GenelKişisel

Acelecilik – Sabırsızlık

 
İnsanların nefsi acelecidir;  Dünyayı cennet sanır, dileğine hemen ulaşmak ister. Bazen Çocuklar gibi olabiliyoruz.  Hayallerimiz sürekli değişen  ''Acil isteklerimizle'' doludur. Çalışmakta ve üzerimize düşeni yapmakta acele etmeliyiz ; ama sonuçlara ulaşmakta acele ettiğimizde sabırsızlanıyoruz. Sabırsızlık istikrarımızı bozuyor ve istikrarsızlık da hedefsizliğimize yol açıyor.
 
 Yanılıyoruz ve basit hayalleri , çocukça heyecanları hedef sanıyoruz. hedefiniz var mı ve hedefiniz nedir?  kolaylıkla öğrenebilirsiniz. Her sabah uyandığınızda aklınıza ilk gelenleri ve her akşam uyumaya çalışırken çıkaramadıklarınızı bir deftere not edin. Bir yıl sonra notlarınızı gözden geçirin : Eğer oradakiler arasında bir yıl boyunca hatırlayabildikleriniz varsa , işte hedefleriniz onlardır. Eğer bir gün hatırlayıp aylar sonra unuttuğunuz şeyleri not etmişseniz , hedefiniz yoktur.
 
 Hedefsiz insan , kökleri kesilmiş ağaç gibidir; duyguları beslenemediği için yeşermez. Kökleriniz canlı mı?    Her gece uyumadan önce , beslenmek isteyen büyük bir hedef size kendisini hatırlatıyor mu?   kendilerini başarısızlığa mahkum edenler, hedefi , geçici hayallerle karıştırırlar. Sonuçta talihsizliklerini suçlarlar. Onlara  neler yapabileceklerini söyleseniz bile , inandıramazsınız. Büyük işler başaranların, başarılarını hedeflerine adanmalarına borçlu olduklarını kabullenemezler.
 
 Son on yıldır ısrarla tekrarladıklarınızı, şimdi yaşadığınızı görebilirsiniz. Gelecek on yılda uğrunda çabalayacağınız şeyleri başaracaksınız.  Uğrunda önemli çabalar harcadığınız neleri buluyorsanız , onların hedefleriniz arasında yer aldığını göreceksiniz.
 
Kendinize şu soruyu sorun:  Önümüzdeki 20 yıl içinde neleri gerçekleştirmeyi planlıyorum? Ölüm gelip kapımı çaldığı zaman neleri tamamlamış olmalıyım? ne kadar kazanmalı, kaç çocuk yetiştirmeliyim,  nerede oturmalıyım?   Bir ömür boyu neye adanıyorsunuz ? 
 
  Şimdi belki bazı arkadaşlar şöyle düşünebilir; 20 yıl veya daha fazla yaşayacağımızı nereden bilelim de bu dediklerini yapalım diye düşünebilir. Ben de böyle düşünen arkadaşlara şöyle cevap vermek istiyorum ; Ne kadar yaşayacağınızı bilseydiniz , bir hedefiniz olacak mıydı? yoksa ölüm korkusuyla dünyadan çekilecek miydiniz?  Yani demek istediğim;  Allah'tan başka hiç kimse elbette ne zaman öleceğini bilemez , fakat her an ölümü düşünüp hedeflerinizi ertelemeyin , hedeflerinizden vazgeçmeyin, Elbete ki ölümü aklımızdan çıkarmayalım fakat öleceğiz diye de hedeflerimizden  vazgeçmeyelim.
 
Hayatın sahibinin bize sunduğu zorunlu fizyolojik sınırlarımızı hariç tutalım. ON YILDIR uğrunda HER GÜN çalıştığınız halde , henüz başaramadığınız kaç tane hedefinizi gösterebilirsiniz? Olağanüstü işler başaranlar bir kaç tane gösterebilirler; ama diğerleri bir tane bile gösteremeyeceklerdir.
 
Acelecilik - Sabırsızlık
 
 İnsanların kendilerine hiç sormadıkları sorular aslında her an sormaları gereken sorulardır: Ben bu dünyaya niçin geldim?  Burada ne yapacağım, ne yapabilirim, ne yapmak istiyorum? Nereye uçmak istiyorum?  Zira , kanatlarınızı açmazsanız , rüzgarlara binemezsiniz.  On yıl sonra ne olacağınızı düşünmüyorsanız , niçin üniversite öğreniminde harcıyorsunuz ?  Nasıl bir geleceğe ulaşmak istediğinizi bilmiyorsanız, niçin fabrikalarda , tamirhanelerde ömrünüzü geçiresiniz ? Aslında bütün mesele burada. Ne olacağınızı dileyerek çalışırsanız , o olacaksınız. Acele etmeden her gün hedefinize bir adım daha yaklaşacaksınız.
 

İlgili Makaleler

6 Yorum

  1. Zamanimizda herseyin bizi ileriye değil yerimizde saymaya mahkum ettiğini düşünüyorum ..yani hersey kolay-mış gibi..eşya almak kolay es bulmak kolay eğlenmek kolay çocuk büyütmek kolay..aslında öyle değil ..durgunlaştırılan hatta dondurulmuş bir nesil olduğumuzu düşünüyorum ..Allahın takdiri ve kaderi gereği öncüleri yok değil tabii bu devrin ama sisteme takılmadan yol alan biri olmalı ve belki biraz cesur biraz fazla "deli"..yoksa yol almaz dünya tarih sayfaları ne ile dolduracak? ..

  2. Çok güzel bir yazı, kalemine sağlık.
    "Kanatlarınızı açmazsanız rüzgarlara binemezsiniz" doğru uçmak için kanatları açmak gerek:) Şimdi düşünüyorum da, insanlar mesela kollarında şu gün- şu saat öleceklerini belirten dijital bir saat / gösterge ile doğmuş olsalardı. O zaman hepimize ölüm çok doğal gelecekti. (Benzer bir film izlemiştim ) acaba ne yapardık? Nasıl yaşardık? Belki kimse kimsenin kalbini kırmazdı. Sevdiklerinin kıymetini bilirdi. Maddiyata önem vermezdi.

    Elbette nasılsa öleceğiz diye hedefsiz yaşanmamalı. Nasıl ölmekten çok arkamızda nasıl bir isim bırakarak ölmek önemli diye düşünüyorum. Öldükten sonra arkamızdan "Şerefli, namuslu, dürüst, ahlaklı, merhametli biriydi" denmesi var….bir de "aman iyi ki geberdi namussuzun, hırsızın, uğursuzun, sapığın tekiydi" denmesi var. YAni geride iyi, güzel şeyler bırakabilmeli insan, Atatürk gibi, Chopin gibi, Tolstoy gibi…tamam herkes o kadar olamaz ama yine de 'iyi insandı' denmesi de yeter:)

  3. Büyüme ve olgunlaşma denen dönemde insanın fikri, görüşü ve hayata bakış açısı çokça değişebiliyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu